Güneşi yansıtan küçük bir aynayım. Işığım uzaktan öyle göz
alıcı ki toparlanıyor etrafıma kelebekler, güveler, haşeratlar. Döne döne pervanecesine
geliyorlar hizama. Görüyorlar ki bomboş bir aynayım. Kırık, dökük, ufak...
Dokunuyorlar, kanatlarından ayaklarından tozlar bırakarak. Ben sevgiyle
bakarken pek çoğuna, onlar hayal kırıklığıyla izliyorlar bana gelmeye devam
edenleri. Kimisi kelebek ömrünü tüketiyor benimle, bir ömür geçiriyor
yansımamda. Kimisi haşerat, kemiriyor kırıklar bırakıyor gönlüme. Kimisi de
çekip gidiyor, yaşlı bakışlarım arasında. Çekip gidenler en şanslıları belki
de. Bilemiyorum. Kırık bir aynayım ne de olsa hareket edemiyorum. Kaçamıyorum
bu gelişten. “Bu ışık benim değil bu bir aldatmaca” diyemiyorum. Kelebekler
beni mi seviyor yoksa yansıyan kendi görüntülerini mi bilmiyorum. Kısa bir ömrü
paylaştıkları için benimle, en çok da onları seviyorum. Ağlıyorum cenazelerine
yıllarca.
Bir gün aldatıcı ışığımı değil de beni ben yapan
kırgınlıklarımı seven biri gelirse. Gelirse ve paylaşırsa benimle uzun bir ömrü…
Paylaşırsa benimle ışığını. Kalbini sesini ve kimsesizliğimi. Kırık bir aynanın
görebileceği en büyük değeri alırım. Bana kalkan olur da kapatırsa aldatıcı
ışığımı, hiç bir gönle yük olmam. Olduğum gibi, olduğum yerde, eski acılarıma
kırgınlığıma ve en önemlisi ona sarılır derin bir uykuya dalarım. Yılların
yorgunluğu var sırtımda ne de olsa. Kalkanıma batarsa kırık ayna uçlarım, kanar
mı bir kalkan? Dayanıklı bir kalkan. Yansımamda tek görüntüm beni ben olarak
anlayanım. Müthiş koruyucu kalkanım. Ayrılma artık yanımdan...
Özlem Büşra Şılak