Bugün sizlere bulaşık yıkarken iç sesimde yankılananlardan
bahsedeyim dedim. Şimdi bir ressam düşünelim, çok da güzel çizmiş boyamış bir
resim yapmış. Sen de gidip sormuşsun ressamcığım sen bu resimde ne anlatmak
istedin. Demezler mi sana konuşarak anlatmak istemiş olsaydı duygularını resim
çizerek değil başka türlü anlatırdı. Sen sormadan anlamaya çalışsana, ressam o
kadar uğraşmış yapmış. "Ben yoğun duygularla yaptım bakan herkes benim yoğun
duygumu görsün" mü demiş sanki. Sana farklı, ötekine farklı duygu hissettirse de
sen emeğe saygı duysan olmaz mı? Bi başkası gitmiş bir müzik bestesi yapmış. Buna
da neden yaptın nasıl yaptın bu notaların anlamı ne denir mi. Belki bestekârımız
sağır dilsiz ama notaları duyanları götürüyor farklı farklı âlemlere. Sen de dinle
bakalım nereye gitceksin konuşturma da hisset yani.
Ha ben bunları nerden mi biliyorum. Eee ressam değilim bestekâr
değilim ama yazar olma yolunda ilerlemeye çalışıyorum, tabi yazıcam bilirmiş
gibi. Hazır bu kadar da bilmişken bir konuyu daha halledelim. İLAHİ BAKIŞ
açısıyla yazdığım? bu yazıyla edebiyatçılara sesleniyorum. “İlahi” ne ya, haşa
kim ilahlık taslayabilir. Onlar senin aciz beyninin aciz hayallerinin
karakterleri, tabi bilicen içinin sesini
dışının sesini. Olsa olsa bi gözlemcisin. Biri olay gözlemi yapmış diğeri ruh. Değiştirin
arkadaşım bu “ilahi bakış açısıyla yazmak” terimini ilahlık kiiimmm biz kim
tövbe tövbe…
Özlem Büşra Şılak