‘Gerçek Ben’i çok uzaklarda bir yere gömmeye kararlıyım
artık. Soğuk tepkisiz duygusuz bir ben oluşturmalıyım. İçimde bir yerlere
saklamalıyım duygularımı. Ne de olsa anlayan olmaz benim üzüntümü. Hassaslığımı.
Neden değiştiğimi, hatta değiştiğimi. Beni tanıyan olsaydı bu kadar kırılmazdım
zaten. Bunca kırgınlığı gömüp yola devam etmek için değişmeli artık bu incinen.
Yol ne zaman biter bilinmez. Bitince ulaşırım beni en çok tanıyana. Sonsuz bir alemde gerçek ben ve beni gerçek halimle bilenlerle olurum. Nefsim hislerim uygun değil bu dünyaya. Bir göz açıp kapayana kadarlık katlanırım bu tiyatroya. Mutluluk rolüm biter. Hissizlik rolüm biter. Biten bir tiyatronun silik ve pek de sevilmeyen karakteri olarak perde kapanır ve beden bu sahneden çeker ve gider. Birkaç kişi ya sorar ya da sormaz derdi neydi bu soğuk nevalenin diye. Ama daha az kırıcı olur duygusallığımdan. Duygularıma sırıtmaları kadar yakamazlar canımı.
Alınganlığımı hapsederken gözümden akan damlalar var. Bu damlaların onlara ağır geldiği doğrudur. Peki ama ya benim sırtımdaki çuvallar. Tek başıma bana daha da ağır gelmez mi? Önemsiz sırtımdaki kamburum. Önemsiz avucumdaki kalbim. Önemsiz kanayan bu yaralar. Bilmezler ki çabuk üzülsem de çok çabuk avunurum. Bilmezler ki kırıldığıma tedavi ufak bir tebessüm. Bilmedikleri için bilmelerine de gerek duymuyorum artık. Gömüyorum kalbini dünyanın fani toprağına. Ölü bir beden nasıl hissiz ve soğuksa bu soğukluğa gömülüyorum.
Tekrar ısıtmaya çalışmasın hiç kimse. Çalışmasın ki ısınınca da neden yakıyorsun etrafı diyemesin bana. Suçlayamasın beni. Isıtan kendisi olsa bile biliyorum, bu samimiyeti ve bu sevilmeyi kaldıramayan bedenler var etrafımda.
Yol ne zaman biter bilinmez. Bitince ulaşırım beni en çok tanıyana. Sonsuz bir alemde gerçek ben ve beni gerçek halimle bilenlerle olurum. Nefsim hislerim uygun değil bu dünyaya. Bir göz açıp kapayana kadarlık katlanırım bu tiyatroya. Mutluluk rolüm biter. Hissizlik rolüm biter. Biten bir tiyatronun silik ve pek de sevilmeyen karakteri olarak perde kapanır ve beden bu sahneden çeker ve gider. Birkaç kişi ya sorar ya da sormaz derdi neydi bu soğuk nevalenin diye. Ama daha az kırıcı olur duygusallığımdan. Duygularıma sırıtmaları kadar yakamazlar canımı.
Alınganlığımı hapsederken gözümden akan damlalar var. Bu damlaların onlara ağır geldiği doğrudur. Peki ama ya benim sırtımdaki çuvallar. Tek başıma bana daha da ağır gelmez mi? Önemsiz sırtımdaki kamburum. Önemsiz avucumdaki kalbim. Önemsiz kanayan bu yaralar. Bilmezler ki çabuk üzülsem de çok çabuk avunurum. Bilmezler ki kırıldığıma tedavi ufak bir tebessüm. Bilmedikleri için bilmelerine de gerek duymuyorum artık. Gömüyorum kalbini dünyanın fani toprağına. Ölü bir beden nasıl hissiz ve soğuksa bu soğukluğa gömülüyorum.
Tekrar ısıtmaya çalışmasın hiç kimse. Çalışmasın ki ısınınca da neden yakıyorsun etrafı diyemesin bana. Suçlayamasın beni. Isıtan kendisi olsa bile biliyorum, bu samimiyeti ve bu sevilmeyi kaldıramayan bedenler var etrafımda.
Şimdi sırada ölmüş
olan kalbime … Fatiha.
Özlem Büşra Şılak
Özlem Büşra Şılak