Gecenin karanlığında ay yoldaşı oldu. İpe astığı seccadesi
sabah namazını bekliyordu artık. Birkaç adımda yer yatağına ulaştı. Uzandı
heyecanla. Çünkü kuracağı hayalleri çoktan tasarlamış sadece film gibi izlemek,
izlerken uykuya dalmak düşüyordu. İçinde kurduğu dünyalardan birinin kapısını çaldı.
Açıldı sonuna kadar ve hafif bir meltem esti. Bir deniz belki de okyanus.. Güneş
parlıyor ve bulutlar mesai yapmayı unutmuş gibi ortalıkta yoklar. Birkaç kuş
belki de martı süzülüyor suyun yüzeyinde. Uzaklarda bir çizgi var, ufuk
çizgisi; yerle göğü keskince ayırıyor. Mavinin verdiği huzurla doluyor içi.
“sübhanallah” ı yakıştırdı manzaraya. Saatlerce izledi belki de yıllarca. Sonra
birden kara bulutlar sardı her yanı. Şimşekler çaktı yıldırımlar düştü. Yağmur
fırtına derken kül gibi döküldü gökyüzü. Rüzgarla savruldu küller. Ve artık her
şey kül olduğunda kör edici bir beyazlık sardı etrafı. Gözlerini sıkıca
kapayınca aralanan gözleri, aydınlanmamış sabaha merhaba dedi. Kalktı yataktan
ve yoklamada buradayım demek için temizlendi, giyinip kuşandı ve Rabbine
götürecek uçan halıya binip huzura vardı.
Huzura varan huzursuz olur mu hiç? İşte o da öylece huzurunu dualarla
mühürledi. Onun tek duası Rabbinin huzurunda huzur bulmaktı..
Kadriye Torun