Bir acı var içimde. Düğümlendi boğazım. Gözyaşlarım akabilse, haykırabilsem
nerede ne zaman olduğuna bakmaksızın ağlayabilsem. Düşünmesem ağlayışım neden kime...
İyi niyetler bunca suistimal edilirken ve ben bunca çabama rağmen hala yanlışsam
insanların gözünde ve kendi özümde. Ben böyle olmamalıydım bu kadar zayıf olmamalıydı
yüreğim amellerim. Ben bu kadar hassasken, bu kadar yıkıcı olmamalıydı içinde bulunduğum
ortam. Yakıcı olmamalıydı... Hata ararken hatasını normal görenlerden olanlar
ve ben hatamdan dönerken tekrar hataya çıkan yollar. Tüm yollar giderken Allah’a, nasıl buldum yine ve yeniden yanlış olan yolu... Ben bu değilim. Anlaşılan ben, esas olmak istediğim değilim. Sevgi ile yaklaşan ben bu kadar düşmanlık içindeyim?
Ya umrumda olmayacak tüm bunlar ya da böyle olmamalı yeni yaşananlar... Ya
anlatamıyorum ya da anlamayı istemeyenlerim var...
Bir aile görüyorum
zor durumda olduklarını düşünüyorum. Belki dilenmiyorlar ya da ben anlayamıyorum.
Yardımcı olmak için sorular soruyorum cevabında bir dilenme alıyorum. Param
olsa verirdim yine de biliyorum. Ağlamak çare olmaz bu minik bebeğe. Dilenci değillerse
diye vicdan azabı çekerken bir diğer yandan dilencilerse diye daha da bir
üzülüyorum. O minik bebek de baba mesleği olarak dilencilik yaparsa? Kim ödeyebilir
bunun bedelini. Bu kadar mutlu bir hayatım olduğu için büyük bir minnet altında
eziliyorum. Tüm dünyanın yükünü hissediyorum. Vicdansız insanlar yerine vicdan
azabı çekiyorum.
Kalbim ağırlaşıyor gitgide. Dursa diyorum ben bu dünyada bir
işe yaramayacaksam bir derdin devası olmayacaksam anlamı yok 80 yıl yaşamanın.
Anlatamayacaksam bu güzel halleri. Çöplüktekilere götüremeyeceksem gül kokuları…
Daha fazla minnetten başka yok bana bir yararı... Duam geliyor sonra aklıma. Hiç
bir zaman beni yalnız bırakmayan Allah’ım; Eğer seni anlatayım derken daha da
yanlış anlaşılıyorsam, bir insanı senden soğutup günaha itiyorsam şimdi ölsem… Cehennemliklerden
olurum diye korkuyorum. Ama al canımı seni yanlış anlatmaktansa fayda değil
yaşamam…
Özlem Büşra Şılak