Hayatta herşeyin nasip olduğunu bilir, bile bile kendi
kendimize planlar kurar o plan aksar aksamaz da ağlamaya koyuluruz… Nerden mi
biliyorum? Bende aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayıp tekrar tekrar ders
çıkarıyorum hayattan. Herşeyin hayrını bir anda görmeye çalışıp hiç
göremiyorum. Tam herşey bitti derken bu sefer tekrar hayırlar çıkıyor karşıma
ve susuyorum. Çünkü utanıyorum… Sabırsızlığımdan, şükürsüzlüğümden.
İçimde olup
bitenlerden yorulup uykuya dalıyorum. Bu öyle bir uyku ki rüyalar daha güzel
geliyor yaşamaktan. Hayaller daha gerçekçi geliyor gerçeklerden. Ve ben tekrar
bir arayışa giriyorum kendimi bulma arayışı bu. İlk kez değil son da değil
biliyorum. Uyuyorum ve rüyamda bir otobüste buluyorum kendimi. Yolculuk çetin
geçiyor. Uçurumun kenarlarında savruluyorum. Otobüs takla atıyor kendimi yara
bere içinde buluyorum ve biliyorum sadece saniyeler içinde öleceğim. Ama bu
saniyeler bir ömür kadar uzun gelecek bana. Geçmek bitmek bilmeyip acıtacak
canımı. O acıya tek çarem olan duaya sığınıyorum.” Allahım biliyorum çok günahkârım
çıkamam bu yüzle karşına. Ya biraz daha mühlet ver bana kendimi affettireyim
sana, ya da öleyim en iyisi ama affet beni gözyaşlarımın hatırına…” O saniyeler
geçmek bilmiyor. Derken açıyorum gözümü, anlayamıyorum neler olduğunu. Nasıl
oluyor anlayamıyorum ama ben sağlamım sapasağlam. Ölüm böyle bir şey mi yoksa
kurtuldum mu ölümden bilmiyorum. Bedenimi görsem belki de anlarım. Ama göremiyorum.
Bedenimi ararken uyanıyorum derin uykumdan. Bakıyorum şaşkın gözlerle başucumda
bekleyen anneme. Meğer namaz vakti gelmiş Rabbimle buluşmam var seccademde.
Aradan bir gün geçiyor otobüsün içinde buluyorum kendimi. Ölmeyi
bekliyorum. Öylesine inandırıcı ki rüyam vasiyetimi yazıyorum aileme,
arkadaşlarıma, diğer yarıma… Yanımda oturan kişiye bakıyorum kaçamak bakışlarla.
Gördüyse yazımı güler belki bana. Ama ya ölürsem… Bu fikirden kurtulamıyorum bir
türlü. Derken bitiyor yolculuk sapasağlamım yine tıpkı rüyamdaki gibi. Bu yolculukta
değilmiş ecelim diyorum buruk bir gülümseme var yüzümde…
Bir diğer yolculuk
bir gün geçmiş aradan. Bu sefer rüyamdaki gibi karanlık yollar. “Belki şimdi
ölürsün ha ne dersin?” diyorum Nefise Hatuna. Kabul eder mi hiç “saçmalama” diye
geçiştiriyor beni. Belki bedenen
ölmüyorum ama gözümden süzülen yaşlarla, içimde garip bir hisle anlıyorum. Bu yolculuk
rüyamdaki yolculuğum, biliyorum. Evet evet bu sefer ölüyorum. Ve okuduğum bir
kitaptan bir paragraf geliyor aklıma. Kendi cenaze namazımı kılıyorum gıyaben. Kendi
mezarıma toprak atıyorum. Ama içimde bir yerlerde bitmeyen umut yağmurlarımla
anlıyorum ki; bu topraktan filizlenen ağaçlar ve açan mis kokulu çiçekler var geleceğimde. Ve
avucuma konan kelebeklerim var, belki burada değil… Ama çok da uzak olmayan bir
yerlerde…
Özlem Büşra Şılak