/ ahirzaman üçlüsü: Ölmek… Yeniden doğmak için Ölmek…

Özlem Büşra Ş., Kadriye Torun, Ahirzaman Garibi

8 Şubat 2014 Cumartesi

Ölmek… Yeniden doğmak için Ölmek…


Ölmek… Yeniden doğmak için Ölmek…
Hayatta herşeyin nasip olduğunu bilir, bile bile kendi kendimize planlar kurar o plan aksar aksamaz da ağlamaya koyuluruz… Nerden mi biliyorum? Bende aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayıp tekrar tekrar ders çıkarıyorum hayattan. Herşeyin hayrını bir anda görmeye çalışıp hiç göremiyorum. Tam herşey bitti derken bu sefer tekrar hayırlar çıkıyor karşıma ve susuyorum. Çünkü utanıyorum… Sabırsızlığımdan, şükürsüzlüğümden.

 İçimde olup bitenlerden yorulup uykuya dalıyorum. Bu öyle bir uyku ki rüyalar daha güzel geliyor yaşamaktan. Hayaller daha gerçekçi geliyor gerçeklerden. Ve ben tekrar bir arayışa giriyorum kendimi bulma arayışı bu. İlk kez değil son da değil biliyorum. Uyuyorum ve rüyamda bir otobüste buluyorum kendimi. Yolculuk çetin geçiyor. Uçurumun kenarlarında savruluyorum. Otobüs takla atıyor kendimi yara bere içinde buluyorum ve biliyorum sadece saniyeler içinde öleceğim. Ama bu saniyeler bir ömür kadar uzun gelecek bana. Geçmek bitmek bilmeyip acıtacak canımı. O acıya tek çarem olan duaya sığınıyorum.” Allahım biliyorum çok günahkârım çıkamam bu yüzle karşına. Ya biraz daha mühlet ver bana kendimi affettireyim sana, ya da öleyim en iyisi ama affet beni gözyaşlarımın hatırına…” O saniyeler geçmek bilmiyor. Derken açıyorum gözümü, anlayamıyorum neler olduğunu. Nasıl oluyor anlayamıyorum ama ben sağlamım sapasağlam. Ölüm böyle bir şey mi yoksa kurtuldum mu ölümden bilmiyorum. Bedenimi görsem belki de anlarım. Ama göremiyorum. Bedenimi ararken uyanıyorum derin uykumdan. Bakıyorum şaşkın gözlerle başucumda bekleyen anneme. Meğer namaz vakti gelmiş Rabbimle buluşmam var seccademde.

Aradan bir gün geçiyor otobüsün içinde buluyorum kendimi. Ölmeyi bekliyorum. Öylesine inandırıcı ki rüyam vasiyetimi yazıyorum aileme, arkadaşlarıma, diğer yarıma… Yanımda oturan kişiye bakıyorum kaçamak bakışlarla. Gördüyse yazımı güler belki bana. Ama ya ölürsem… Bu fikirden kurtulamıyorum bir türlü. Derken bitiyor yolculuk sapasağlamım yine tıpkı rüyamdaki gibi. Bu yolculukta değilmiş ecelim diyorum buruk bir gülümseme var yüzümde…

 Bir diğer yolculuk bir gün geçmiş aradan. Bu sefer rüyamdaki gibi karanlık yollar. “Belki şimdi ölürsün ha ne dersin?” diyorum Nefise Hatuna. Kabul eder mi hiç “saçmalama” diye geçiştiriyor beni.  Belki bedenen ölmüyorum ama gözümden süzülen yaşlarla, içimde garip bir hisle anlıyorum. Bu yolculuk rüyamdaki yolculuğum, biliyorum. Evet evet bu sefer ölüyorum. Ve okuduğum bir kitaptan bir paragraf geliyor aklıma. Kendi cenaze namazımı kılıyorum gıyaben. Kendi mezarıma toprak atıyorum. Ama içimde bir yerlerde bitmeyen umut yağmurlarımla anlıyorum ki; bu topraktan filizlenen ağaçlar ve açan mis kokulu çiçekler var geleceğimde. Ve avucuma konan kelebeklerim var, belki burada değil… Ama çok da uzak olmayan bir yerlerde…

                                                                                             Özlem Büşra Şılak