Bir paradoks olmuş hayat. Aynı acılara farklı kılıflar giydirilmiş. Benzer mutluluklara benzer sonlar yüklenmiş. Tekrar tekrar ayağa kalkmışım, tekrar tekrar düşmek için. Ve her seferinde aynı sonuca varmış hüzünlü ruhum. Benim mutluluğum ahirete kalmış. Neden aldandım diyerek yanarım acıma. Neden güldüm diye acırım mutluluklarıma. Mutluyken ağlarım yeniden eski gözyaşıma.
Büyük bir paradoks yaşamak... Ölene kadar bilinmez mutlu
sondan sonrası. Merak ederim ecel zamanını. Ecele kadar korumaya çalışırım tövbemi.
Başlar yeni bir paradoks. Zaaflarla örülü ruhumun etrafı… Sevaplarım kucaklamış
günahlarımı. Bırakmıyor bir türlü hüzün yakamı.
Güvensizliği hastalığım sanıp
tedavi etmeye çalıştım. Oysa en büyük gücüm haline gelmiş şüphe. Ne zaman
bıraksam şüpheyi yeni bir kazık yüklendim sırtıma. Mutluluğumun bitiş anı, güvenimin
başlangıcı oldu defalarca. Bu paradoksun tek merhemi dualarım. En büyük çözüm
ise ecel anı.
Çözüm gizli son nefesime. Mutluluğum ahirette dediğim duam
niyetine olur da günahlarıma tövbelerimle son bulur inşallah bu nefes. Bu
paradoks bitmez kıyamete kadar. Benim hayatımda sönse başlar bir başka hayatta.
Düşünür dururum bende mi sorun yoksa dünyada mı?
Doğal ve içinden
geldiği gibi yaşayanların takılı kaldığı paradokstan sesleniyorum. Güvenme. Şüphe
duy, inanma, âşık olma; Rabbinden başkasına…
Özlem Büşra Ş.