Sen yaralı bir kalpsin. Ve yaran sızlıyor her geçen saniye. En mutluyken bile bir sızı dürtüyor, yarıda kalıyor o güzel tebessümün. Karanlık
sisli yılların var, geride kalan. Aydınlık sokaklar bile korkutucu bu ilk
adımlarda. Gerçi hangi sokak aydınlık değildi başlangıçta? Hangi düşman dost
görünmedi ilk anlarda? Gizliden gizliye vurmadı mı sırtından vuranlar? Bu
yürüdüğün aydınlık, ya dönerse karanlığa? Bu aciz bilginle nerden bilebilirsin
ki karşındaki habis ruhları? Nereden bilebilirsin peşine düşen insi şeytanları?
Attığın adımları sağlam atmaya çalışırken, altındaki beton dönerse bataklığa
yolun en ilerisinde nasıl kurtulursun bu bataklıktan?
Yaralı kalbim. Üşüyorsun biliyorum. Yaralısın kanıyorsun. Korkuyorsun, titriyorsun ürkek bir kuş gibi. Korkuyorsun yalnız bir sokak köpeği gibi. Ağlıyorsun
içine akıyor gözyaşları… Yaralısın kalbim, kim sarar bu yaraları? Yaranı
saranlara bile ne kadar güvenin var ki? Yaranı gösterdiğin yerden vurdular seni
tekrar ve tekrar. Kırgınsın.
Kurak topraklarında güller bitsin istiyorsun. O
kadar kurak toprakta nasıl biter bu güller bilmiyorsun.
Bu dünyada hep mutsuz olsan cennet diyorsun. Cennet desen
günahlarım diyorsun ve ah desen sonrasında Allah diyorsun. Sen ey yaralı gönlüm,
yaran da kapanır elbet biliyorsun. Allah diyor ve bırakıyorsun ötesini. Allah
diyorsun…
Özlem Büşra Şılak