Kararlar, kararlar kararlar.. düşünmek zorunda olduklarımız ya da düşünmek istediklerimiz.. Kazanmak istediklerimiz hedeflerimiz.. Bunlar mı bizim yaşama amacımız ya da dünyaya gönderilme nedenimiz? Sessizce hayır deyişlerinizi duyar gibiyim. Bir fısıltı gibi çınlıyor kulaklarımda hayır nidaları. Peki neden bağıra bağıra, göğsümüzü gere gere hayır diyemiyoruz. Ya da deyip kendimiz duymuyoruz ki dünya için çabalıyoruz.
Bir dakika durup
düşünelim şu yazıyı okumadan önce ne yapıyorduk? Kimin için çalışıyorduk?
Dünyanın peşinden mi koşuyorduk? Yorulmadık mı şimdiye kadar koştuklarımızdan?
Ders almadık mı dünyanın bizi her ters köşe yapışından? Kafamızı kuma gömüp
gerçeklerden kaçtık mı yoksa? Ölüm ölmüyor gerçeğini unuttuk mu unutturulduk
mu? En yakınını kaybedene kadar mezarlıklardan korktuk mu? Hiç kıldık mı kendi
cenaze namazımızı? Ağladık mı pişmanlıklarımıza yoksa tek pişmanlığımız dünyanın
peşinden koşup da onu yakalayamamış olmamız mı?
Dünya kimseye yar olmadı sana
da bana da yar olmayacak. Bunu her gün her saniye toprak olanlarla dünya bize
anlatıyorken biz hala dünyanın peşindeyiz. Unutma ölüm de bizim peşimiz de.
Elbet toprağın altına alacak bizleri de.. Peki biz buna ne kadar hazırız? Baki
hayatımıza eli boş mu gideceğiz? Yine bir hayır nidası yayılıyor havaya. Bu
defa havaya karışıp gitmesine engel olalım. O sesleri kalplerimizde duyalım.
Günahkar yüzlerimizi Rabbimize dönüp ak pak olalım.
Şimdi tekrar düşünelim biz bu dünyaya neden geldik?
Kadriye Torun